24 Mart 2015 Salı

SANAT EĞİTİMİNDE YARATICILIK


Sanayi devrimiyle beraber gelen teknolojideki yenilikler, dünyadaki büyük değişimler ve bunlardan kaynaklanan problemler, eğitim sisteminin en önemli düşüncelerinden biri olan yaratıcılık üzerinde durulmasını gerekli hale getirmiştir (Artut, 2004) s.154. Yaratıcılık nedir? Her insan yaratıcı mıdır? Yaratıcılığın zekâ ile ilgisi var mıdır?  Gibi sorular bugüne kadar hep sorulmuştur. Yaratıcılığın doğuştan gelen bir özellik olduğu söylense de yeni çalışmalarda uygun bir ortamın sağlanmasıyla her bireyin sahip olduğu yaratıcılık becerisinin geliştirilebileceği veya ortaya çıkarılabileceği düşüncesi artık ağır basmaktadır (Yılmaz, 2005) s.19.
Yaratıcılık kavramı yalnızca güzel sanatları kapsamaz; günlük yaşamın tüm alanlarıyla ilişkilidir. Ancak bu raporda yaratıcılığın geliştirilmesinde çok önemli rol oynayan görsel sanatlar (resim-iş) dersi üzerinde durulmaktadır.

YARATICILIK VE EĞİTİM

*Yaratıcılık nedir?*Yaratıcılık ve zekâ arasında bir ilişki var mıdır?*Her insan yaratıcı mıdır?

Bilim, sanat, eğitim çevrelerinin yaratıcılığa yaklaşımları farklıdır. Sanatçılar için yaratıcılık estetik ögeler içeren özgün bir bütünlük yaratmak anlamındadır. Ruhbilimcilere göre yaratıcılık bilinçaltının dışavurumudur. Eğitimcilerin yaratıcılığa yaklaşımı ise, araştırıcı, özgün düşünen, soru soran, uygucu (non-conformist) olmayan insan yetiştirme yönündedir (Kırışoğlu, 2002) s. 167-168.Bu güne kadar yaratıcılıkla ilgili birçok tanım yapılmıştır. Örneğin: Özden’e göre yaratıcılık, akıcı düşünme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle yaratıcılık, gündelik yaşamdan bilimsel çalışmalara kadar uzanan ve insanın hayatının her evresinde ortaya çıkan bir yeti, tutum ve davranış biçimidir (Özden, Öğrenme ve Öğretme, 2000)s.122.Özden’in aktarımıyla; Torrance yaratıcılığı şöyle tanımlar: “Sorunlara, aksaklıklara, bilgi eksikliklerine, kayıp öğelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı olmak, güçlüğü tanımlamak, güçlüğe çözüm aramak ve kestirimde bulunmak.” (Özden, Eğitimde Dönüşüm, 1998),s.45.Yapılan tanımlarda yaratıcılık için hayal gücü ve merak duygusunun yanı sıra, özgün, başka ve farklı olmanın gerekliliğinden de bahsedilmiştir. Bunun dışında üstün zekâ ile yaratıcılık arasında bir paralellik olduğuna ilişkin görüşler de mevcuttur. Özden, bu düşüncenin hem yanlış hem de doğru olabileceğini belirtmiştir. Çünkü araştırmalar doğrultusunda üstün yetenek ile yaratıcılık arasında bir eşik noktası olduğu ortaya konmaktadır. Yani belli bir zekâ seviyesine kadar (120 IQ ) daha zeki olan çocuklar daha yaratıcı olurken, o zekâ düzeyi aşıldığında zekâ ile yaratıcılık arasındaki ilişki sıfır noktasına kadar düşebilmektedir  (Özden, Öğrenme ve Öğretme, 2000)s 122.
Tıpkı yetenek ve zekâ gibi yaratıcılık da yöneldiği alanlar ve yoğunluk bakımından kişiden kişiye farklılık gösterir. Kişilerin yaratıcı davranışlarında farklılıkların görülmesi kalıtıma, kültür ortamına, eğitim ve öğretime bağlıdır. Hiçbir zaman kesin bir dille kimi insanlar yaratıcıdır, kimileri değildir denemez. Her insan bulduğu olanaklar doğrultusunda az ya da çok yaratıcı davranış sergileyebilir (Kırışoğlu, 2002) s 167.Sungur’a göre eğitim düzeyi arttıkça yaratıcılık düzeyi de artmaktadır. Fakat ileriki yıllarda ilköğretim ve lise sırasında alınan formal eğitim, bireyin sahip olduğu yaratıcılık çizgisini düşürebilir. O’na göre fazla eğitilmiş insanlar bu süreç boyunca yanılma ve başarısızlığın tehlikelerini öğrenirler. Bu yüzden fazla eğitilmiş insanlar daha az yaratıcı olurlar (Sungur, 1997) ,s.181-182.Eğitim programlarını ele aldığımızda özellikle matematik ve fen gibi belli alanlara vurgu yapan programlarda en büyük ölçüt zekâ ve bilgi düzeyi olarak görüldüğü için yaratıcı öğrenciler ihmal edilebilmektedir. Ayrıca sınıf içerisinde öğretmenlerin genellikle uyumlu, itaatkâr, düzenli öğrencileri seçtiği görülmektedir. Sayılan bu özellikler bazen yaratıcılıkla çatıştığından yaratıcı öğrenciler dışlanmakta ve haliyle çocukların sahip olduğu yaratıcılık yıllar içinde körelmektedir (Özden, Öğrenme ve Öğretme, 2000)s.123

SANAT EĞİTİMİ VE PROGRAMDAKİ YERİ

*Sanat Eğitimi nedir?*Görsel Sanatlar eğitimi nedir?*Öğrenme alanları nelerdir?*Neden gereklidir?

Sanat eğitimi kavramı dar anlamda yaratıcı sanatsal alanlara ilişkin olarak verilen eğitimleri kapsar. Görsel sanatlar eğitimi ise, Sanat eğitiminin kapsamında olan işitsel ve sözel (müzik, şiir, vb.) sanat türlerini kapsamı dışında bırakarak resim, heykel, mimarlık, seramik vb. örnekleri içine alan geniş bir kapsamı içerir. Dar anlamda ise okullarda verilen resim-iş derslerini tanımlar (Yılmaz, 2005) s17.Okullarda genel eğitimin bir parçası olan resim-iş derslerinin kendine özgü yöntem ve teknikleri vardır. Bu ders ile öğrenciler düşünsel, bilişsel, duyuşsal ve bedensel etkinlikler içinde bulunarak kendilerini ifade ederler. Resim iş dersleri bireyin kendini ifade etmesinde kullandığı en önemli araçtır ve boş zamanları değerlendirmek için kullanılan bir süs olarak görülmemelidir. Özellikle çocukların dış etkenlere en açık olduğu okul öncesi ve ilköğretim döneminde resim-iş derslerinde yapılan etkinlikler çok önemlidir. Bu etkinliklerle çocukların içinde bulunduğu ortamı çizdiği resimlerle tanıması ve kendini çevresine kanıtlaması sağlanır. Ayrıca genel eğitimin amaçlarında olan doğa ile insan arasındaki uyumun sağlanması, ruh sağlığı açısından düzgün bireylerin topluma kazandırılması da sanatın çocuğa verdiği rahatlatıcı etkiyle ile sağlanabilir (Artut, 2004) s.187.

Görsel sanatlar dersi öğretim programında; kazanımlar, etkinlikler, öğretme-öğrenme süreci, ölçme ve değerlendirme olmak üzere 4 başlık altında yer almaktadır. Öğretim sürecinde öğrencilerin edinecekleri bilgi, beceri ve alışkanlıkları kapsayan kazanımlar, öğrenci düzeyine uygun bir biçimde üç öğrenme alanına serpiştirilerek programda tablolaştırılmıştır.Bu öğrenme alanları Görsel sanatlarda biçimlendirme, Görsel sanat kültürü, Müze bilinci öğrenme alanlarını kapsamaktadır. Programdaki etkinlikler birer öneri niteliğinde öğrencilerin derse aktif bir şekilde katılımlarını sağlayacak şekilde öğrenme alanlarıyla ilişkilendirilerek sunulmuştur. Öğretme-öğrenme sürecinde öğrencinin birikimi, gelişim basamakları ve bireysel farklılıkları dikkate alınarak kurulmuştur. Öğretme öğrenme sürecinde öğrencilerin, etkin bir şekilde derse katılarak  sorunları bireysel ya da grup olarak sorgulaması, yorumlaması ve yaratıcı çözümler üretmesi bağlamında sınıf içi ve sınıf dışı uygulamalara yer verilmektedir (Türkkan, 2008, 10-11).

Sınıf içi ve sınıf dışı etkinliklerde öğrencilerin ilgisinin çekilmesi ve güdülenmesi önemlidir. Programda öğrencilere estetik bilincin kazandırılması, algı birikimi, el-göz ve zihin birlikteliğinin sağlanması amacıyla çeşitli yöntem ve teknikleri bilinçli bir rehberlikle uygulatılması amaçlanmıştır. Ayrıca, programda geçmişten günümüze meydana gelmiş sanat eserlerini inceleme, anlama, görsel olarak okuma ve onlardan haz alma birikiminin kazandırılmasına yer verilmiştir. Programda ölçme ve değerlendirme sürecinde kullanılmak üzere çok çeşitli araçlar önerilmektedir. Bunlar; öz değerlendirme, grup değerlendirme, öğrenci ürün dosyası, performans ve proje ödevleri, görüşme, gözlem, kontrol listeleri, derecelendirme ölçekleri ve dereceli puanlama anahtarlarıdır  (MEB,2006). 

GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİNDE KULLANILAN YARATICI TEKNİKLER

Görsel sanatlar eğitiminin Resim-İş eğitimi kısmına kullanılan ve programda yer alan yaratıcı etkinliklerin 3 başlık altında yapılandığını görürüz. Bunlar; çizgisel ve renkli çalışmaları içine alan iki boyutlu çalışmalar, heykel, tasarım gibi alanları içine alan üç boyutlu çalışmalar ve son olarak eser incelemeleridir.

Bu tekniklerin öğretmen tarafında yeterli ve doğru bir şekilde etkinliklere uyarlanarak kullanılması gerekmektedir. Programda da etkinliklerin öğrenci merkezli olması gerektiği ve öğrencilerin süreçte tam katılımlarının sağlanmasının üstünde durulmuştur. Öğrencilerin birbiriyle ve öğretmeniyle sürekli iletişim halinde olup uygulamalara aktif katılımının sağlanması programın sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için çok önemlidir. Programdaki bir diğer unsur da kazanımlardır. Görsel sanat eğitiminin kazanımları programda öğrencinin gelişim seviyelerine ve öğrenme alanı özelliklerine göre 1. Sınıftan 5. Sınıfa kadar sırasıyla verilmiştir. Kazanımlara verilen sıra numaraları, bir önem ve öncelik sırası göstermemekte; yani birinci kazanımın, onuncu kazanımdan daha önemli ve öncelikli bir kazanım olduğu anlamına gelmemektedir(MEB,2006)

 MÜZE BİLİNCİ

Sanat Eğitiminde önemli bir yeri olan müze eğitimi, programda da üzerinde durulan bir öğrenme alanıdır. Müzeler, kitapların ve derslerin açıkça ortaya koyamadığı nesneler arasındaki bağlantıları öğrencilere gösterir. Bu sayede öğrenciler gözlem ve izleme yoluyla mantıki süreklilik ve karşılaştırma yollarını öğrenir. Müze eğitiminin en temel amacı bireylerin kültürel düzeylerinin gelişimi, estetiksel-görsel duyarlılıkların kazandırılması ve ifade yetilerinin geliştirilmesidir. Günümüzde müzeler birer eğitim ortamı olarak kullanılmaktadır. Birçok dünya ülkesi “yaşayan müze” sloganından yola çıkarak birer eğitim kurumu gibi çalışmaktadır. Hemen hemen her müzede eğitim bölümü bulunmakta ve okullarla işbirlik içinde etkinlikler yapılmaktadır. Müzelerin birer eğitim ortamı olarak kullanılması için öğretmenin dikkat etmesi gereken noktalar vardır. Müzeyi ziyaret etmeden önce öğretmenin ilk olarak müzelerle ilgili basit bilgileri öğrencilere aktarması gerekir. Daha sonra öğrencinin ilgisini çekecek sergilerin yapıldığı müzeleri bulması, müzede yapılacak çalışmaları okulla ilişkilendirmesi ve müze kurallarıyla ilgili öğrencileri uyarması gerekmektedir. Ayrıca müze ziyareti sırasında esnek olması, anlamlı sorular sorması ve müze ile gerçek hayat arasında bir ilişki kurması gerekmektedir (Artut, 2004) s 95-99.


Resim eğitimi ne bireyleri tek tek yaratıcı yapmaya çalışır ne de bireylerin güzel resim yapması yoluyla onları ileride ressam yapmaya çalışır. Bu eğitim çocukların yaratıcılık gücünü geliştirmeyi ve karşılaştıkları sorunlara yeni bir bakış açısıyla yaklaşmalarını amaçlar. Sanat eğitimiyle yaratıcı, kendine güvenebilen, kendini ifade edebilen, duyarlılığa sahip, estetik beğeni düzeyi yüksek bireyler yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu amaca ulaşıldığı zaman aynı niteliklere sahip uygar bir toplum da yaratılmış olacaktır. Okullarda verilen sanat eğitimi derslerinde öğrencilerin kendilerini rahatça ifade edebilecekleri ortamlar sağlanmalı, gördüğünü aynen resmeden değil, düşündüğünü resmeden bir resim eğitimi anlayışı geliştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki sanat eğitimi her bireyin  alması gereken eğitimlerden biridir.Yaratıcılın geliştirilmesinde ise sanat eğitiminin yeri yadsınamaz bir gerçektir. (Dikici, 2001)

   Kaynakça

  1. Artut, K. (2004). Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri. Ankara: Anı.
  2. MEB(Milli Eğitim Bakanlığı) (2006). İlköğretim 1-8. Sınıf Görsel Sanatlar Eğitimi Ders Programı. Ankara: Talim ve Terbiye Kurulu.
  3. Dikici, A. (2001). Sanat Eğitiminde Yaratıcılık. Eğitim-Sanat-Kültür, 54-60.
  4. Kırışoğlu, O. T. (2002). Sanatta Eğitim. Ankara: Pegem.
  5. Özden, Y. (1998). Eğitimde Dönüşüm. Yeni Değer ve Oluşumlar, 45.
  6. Özden, Y. (2000). Öğrenme ve Öğretme. Ankara: Pegem.
  7. Sungur, N. (1997). Yaratıcı Düşünce. İstanbul: Evrim Yayınevi.
  8. Türkkan, Burçin. (2008). İlköğretim Görsel Sanatlar Dersi Bağlamında Görsel Kültür     Çalışmaları: Bir Eylem Araştırması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
  9. Yılmaz, M. (2005). Görsel Sanatlar Eğitiminde Uygulamalar. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.
          



  


              

8 Kasım 2014 Cumartesi

MASUM HAMLELER (Searching for Boby Fischer)


  ÖĞRENME STRATEJİLERİ AÇISINDAN  ANALİZİ    

     
                            
          Çocuklar kendilerine has kişilik özellikleri ile doğarlar ve doğdukları andan itibaren de birbirinden farklı huy ve karakter özellikleri sergileyerek büyürler. Her çocuk, kaş,göz,boy gibi fiziksel özellikleriyle nasıl diğerlerinden farklıysa, sahip olduğu yetenek ve yatkınlıklarıyla da başka çocuklardan farklıdır. Üstün yetenekli çocuklar sahip oldukları bilişsel duygusal ve psikomotor özellikleri ile kendilerini belli ederler. Onlar ortalamanın üstünde bir yeteneğe, yüksek düzeyde motivasyon, yaratıcılık ve görev sorumluluğu becerilerine sahiptir. Günümüz medyasında ‘üstün yetenekli çocuk’ portresi oldukça popüler hale gelmiştir. Çocuk programlarından yarışmalara, filmlerden sosyal medyaya kadar birçok alanda üstün yetenekli çocukların ön plana çıktığını, bu konu üzerinden yapılan filmlerin yaygınlaştığını görürüz.
          “Masum Hamleler” orijinal adı ile “Searching for Bobby Fischer” filmi de bu konu üzerinde duran ve  izleyenlere farklı bir bakış açısı kazandıran filmlerden biridir. Film yedi yaşındaki satranç dehası Joshua Waitzkin’in hikayesini anlatmaktadır. Josh yedi yaşına geldiğinde satranca olan ilgisini fark eder ve parkta satranç oynamaya başlar. Ailesinin de desteğiyle onun yeteneğini geliştirmek üzere profesyonel bir satranç öğretmeninden bu konu ile ilgili ders alır. Yedi yaşına gelene kadar satranca dair bir eğitim almamış olmasına rağmen Josh, oynadığı bütün oyunları ve şampiyonluk yarışlarını kazanır. Bu film Josh’ın satrançtaki ilk yılında elde ettiği başarıları, başarısızlıkları, ailesinin, arkadaşlarının ve satranç öğretmenlerinin onun üzerindeki etkisini bize göstermektedir. 
          Daha filmin ilk sahnelerinde Josh’ın diğer çocuklardan farklı olduğunu anlarız. Josh’ın, Babası(Fred) ile beyzbol eldivenini tamir ettiği sahnede Fred, beyzbol topu almayı unuttuğunu ve tamir etme işlemini tamamlayamayacaklarını üzgün bir şekilde belirtir. Bu sırada Josh odasına gidip top işlevi görebilecek bir şeyi babasına getirir ve böylece işlerini tamamlamış olurlar. Bu sahneden yola çıkarak Josh’ın yaratıcı bir zekaya sahip olduğu çıkarımında bulunuruz. Diğer bir sahnede, Josh ile babası arasında  geçen diyalog dikkat çekicidir. Fred oğlunu özel bir okula kaydetmek istemektedir. Düşüncesini oğlu ile paylaşır ve okulda satranç odası olduğundan bahseder. Buna karşılık Josh babasına yeni okulunda oynayabileceği bir bahçe olup olmadığını sorar.  Bu sahnede Josh’ın okulun imkanlarıyla pek ilgilenmediğini, satranç konusunda yetenekli olmasına rağmen babası gibi düşünmediğini ve çocuk olmanın gerektirdiği ihtiyaçlara daha çok önem verdiğini anlarız.

          Filmde dikkat çeken bir diğer nokta da Josh’ın sahip olduğu duygusal zekadır. Josh çevresindekilerle empati kurabilin iyi ve dürüst bir çocuktur. Örneğin Oyunlara başlamadan önce rakiplerine iyi dilekte bulunduğunu görürüz. Ayrıca parkta tanıştığı evsiz satranç oyuncusu Vinnie’nin gece nerede yattığını merak eder ve onun için endişelenir. Başka bir sahnede öğretmeni Josh’a rakiplerini küçük görmesi gerektiğini söyler ama Josh buna kararlı bir şekilde itiraz eder. Son sahnede ise kazanacağını bildiği  halde rakibine beraberlik teklif eder fakat rakibi bunu kabul etmez. Sonunda Josh kazanır. Babasıyla ilk defa satranç oynadığının gösterildiği sahnede Josh’ın babasının üzülmesini istemediği için yenilmeyi tercih ettiğini görürüz.
                                      
Filmde Josh’ın babasıyla ilk defa satranç oynadığı sahnede bazı alt metinlere rastlarız. Burada babanın sandalyeye kitap koyması ve çocuğun ayakları yakın çekimle izleyiciye verilir. Filmin geneline baktığımızda bu sahnedeki kitabın, çocuğun yarışları kazanması için üzerine kurulan baskının metaforu olduğunu söyleyebiliriz. Kitap aynı zamanda Josh’ı babasıyla aynı seviyeye getirir. Bu ayrıca ilerleyen sahnelerde gördüğümüz, babanın oğluna karşı tutumunun mesajını verir.
Yine aynı sahnede oynanan ikinci satranç oyununda çocuk kitapları yere atar ve ayakları yere basar.Bu sahneler de ilk sahnelerde olduğu gibi yakın planda verilir.Yani Josh, yetişkin olmayı ve kazanma hırsını reddeder.Kendi ayaklarının üzerine basar ve  çocuk gibi oynar.Oyunu kazanır.
 
Ayrıca filmde birçok çatışmaya yer verildiğini görürüz. Fred en iyisi olması ve yarışları kazanması yönünde oğluna nasihatlerde bulunur. Bu durum karşısında Josh başarıya göre değerlendirildiği düşünür ve hata yapmaktan korkar. Yarışmalara kazanmak zorunda olduğunu düşündüğü için katılır. Bunun yanında Josh’ın annesi olaya daha duygusal yaklaşır. İyi insan olmanın en önemli şey olduğunu ve Josh’ın da iyi bir kalbe sahip olduğunu ona hissettirir.

FİLMDE KULLANILAN SOSYAL ÖĞRENME STRATEJİLERİ

          Sosyal ilişkiler öğrenmede ve yeteneklerin geliştirilmesinde büyük bir öneme sahiptir. Bir çocuğun sosyal ilişkileri onun ailesiyle, akranlarıyla, kardeşleriyle ve öğretmeniyle olan ilişkileri kapsar. Bunlar çocuğun sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkarmasında etkisi olan kişilerdir. Çocuğun yeteneğini destekleyen, bunun için zaman ayıran ve maddi manevi destek sağlayan aileler çocuğun yeteneğinin gelişmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Ailenin desteğinin yanında öğretmenlerin de çocuğu desteklemesi ve ona uzman bir kişi sıfatıyla kılavuzluk etmesi önemlidir. Öğretmenler edindikleri deneyimlerle ve sahip oldukları bilgilerle çocuğa onun için gerekli ve değerli olan bilgileri çeşitli araçları kullanarak verirler. Aile ve öğretmenler dışında çocuğun çevresinde  bulunan arkadaşları ve akranları da , onun yeteneğinin gelişmesinde büyük bir öneme sahiptir. Üstün yetenekli çocukların ilgi alanlarını paylaşabilecekleri arkadaşlarıyla beraber zaman geçirmesi yeteneğinin gelişmesi için çok önemlidir. 

         
Filmde, sosyal öğrenmenin önemini daha çok Josh’ın babası ile olan ilişkisinden anlayabiliyoruz. Fred ilk zamanlarda oğluna satranç konusunda şüpheyle yaklaşsa da daha sonra onun bu alandaki yeteneğini fark eder. Zamanının çoğunu oğluyla satranç oynayarak geçirir. Bir kaç sahnede Josh’a eğlenmek için satranç oynamayı teklif eder. Bu da çocuğun motive olmasını sağlar. Bu alanda kendini daha çok geliştirmesini sağlamak için ona bir öğretmen bulur. Fakat ilerleyen kısımlarda Fred ile oğlu arasındaki ilişki negatif yönde gelişir. Fred oğluna daha fazla kazanması için baskı kurar, okuluna ve hatta arkadaşlarına bile karışır. Bu baskı karşısında Josh kendi içinde büyük bir boşluğa düşer. İsteyerek oynadığı ve kazanmaktan zevk aldığı satranç onun için bir zorunluluk haline gelir. Sadece kazanmış olmak için oynamak istemez fakat aynı zamanda kaybetmekten korkar. Şampiyonluk maçı öncesi babası ile yaptığı konuşma bu durumu özetler niteliktedir.
Josh “Belki de en iyisi olmamak daha iyi, kaybetmek sorun olmazdı o zaman”  

          Bu olumsuz etkiler dışında babası, Josh’ın yeteneğini geliştirmesinde sosyal öğrenme kuramına göre büyük bir etkiye sahip. Josh’ın annesi de onun yeteneğini ilk keşfeden kişidir. Bir kaç defa oğluyla parka gider ve onun satranç oynayışını izler. Duygusal anlamda Josh’ı rahatlatır ve kurulan baskılara karşı onu korumaya çalışır. 

          Josh’ın satranç öğretmeni Bruce da önemli bir yere sahiptir. Bruce sahip olduğu deneyimlerle Josh’a ailesinin asla öğretemeyeceği değişik stratejiler ve kurallar öğretir. Örneğin bir sahnede Bruce, hiçbir hamle yapmadan bütün taşları ve hamleleri zihninde canlandırmayı Josh’a öğretir. Bunun dışında Josh’ın akranları sosyal öğrenmeye göre öneme sahip olan unsurlardandır. Çocuğun onunla aynı ilgi alanına sahip akranlarıyla beraber vakit geçirmesi yeteneğini geliştirmesine katkı sağlar. Evsiz olan ve parkta satranç oynayan Vinnie  de Josh ‘ın yeteneğini geliştirmesini ve satrancı sevmesini sağlayan akran çevresinde yer alır. Ona özgür bir şekilde ve hiçbir kısıtlama olmadan bu oyunu oynaması gerektiğini öğretir. Bruce’un aksine Vinne, Josh’a risk alması gerektiğini söyler.

FİLMDE BİLİŞSEL STRATEJİLER


Yukarda da bahsedilen sosyal bilişsel ve duygusal karakterler dışında üstün yetenekli çocuklar hızlı dil edinimi, yüksek  motivasyon ve yaratıcılık gibi bilişsel bir çok özelliğe sahiptir. Filmde de Josh’ın bu anlamda sahip olduğu  özellikleri fark edebiliriz. İlk olarak onun kendini rahatlıkla açık ve sakin bir şekilde ifade edebilen bir çocuk olduğunu görürüz. İnsanlarla olan diyaloğundan, onun yüksek bir sözel yeteneğe sahip olduğunu anlarız. İkinci olarak Josh’ın çok hızlı öğrendiğini, daha önce hiç oynamamış olmasına rağmen bütün oyunları kazandığını görürüz. Ayrıca  ilk sahnede Josh parkta satranç oynayanları gördükten sonra eve gider ve yatağının altından oyuncakları çıkarır. Satranç tahtasının parçalarını zihninde canlandırıp kendi kendine oynar.

FİLMDE DAVRANIŞSAL STRATEJİLER

          İlk olarak Josh’ın yeteneği doğrultusunda önüne bir hedef koyulması ve bu hedefe göre çeşitli yollarla motive edilmeye çalışılması davranışsal stratejilere örnek olarak gösterilebilir. Josh, babasının onu başarısız olursa sevmeyeceğini düşünür ve bu yüzden çok büyük baskı hisseder. Ayrıca Fred’ın “aferin, güzel işti, başarılı olacaksın…” gibi kullandığı cümleler de bunlara örnek verilebilir. Bunun yanında  Josh, öğrendiği şeyleri sürekli evde, parkta ve öğretmeniyle tekrar eder. 

Öğrenme ortamının bazı durumlarda ağırlıklı olarak öğretmen merkezli olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle satranç öğretmeninin kurallar konusunda sert olması, Josh’a söz hakkı tanımak istememesi, davranışa yönelik pekiştireçler kullanması bunu destekler niteliktedir.Örneğin Bruce, Josh’ı kuralları takip etme konusunda motive etmek için sticker book kullanır.Josh’a yeterli derecede sticker kazandığı zaman uzmanlık sertifikası alacağını söyler .Josh henüz 7 yaşında olduğu için bu ödül olumlu bir pekiştireç gibi görünse de ilerleyen sahnelerde Bruce sertifikanın hiçbir önemi olmadığını söyler ve o an Josh büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Tüm bunlara rağmen Josh’ın öğretmeni ile saygılı ve iyi bir ilişkiye olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca satranç turnuvalarının yapıldığını gösteren sahnelerde,Josh’ın babası ile başka bir çocuğun velisinin arasında geçen muhabbet de dikkat çekicidir. Adam Fred’e Josh’ın sıralamasının kaç olduğunu sorar. Çocukların kazandıkları oyunlara ve aldıkları puanlara göre sıralanması ve ayrılması davranışsal bir stratejidir diyebiliriz.

FİLMDE YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM

          Bruce ve Vinnie, satranç konusunda Josh’a birbirlerinden farklı stratejiler ve kurallar öğretir. Bruce, Josh’a risk almamasını ve emin bir şekilde ileriki adımları düşünerek hareket etmesini söylerken Vinnie onun tam tersi risk alması ve özgür bir şekilde hiçbir kısıtlama olmadan hamle yapması gerektiği konusunda Josh’ı eğitir. Josh , şampiyonluk maçının yapıldığı son sahnede, öğrendiği bu bilgilerin ikisini de kullanarak yani öğrenmiş olduğu bilgilerin üstüne yeni öğrendiği bilgileri ekleyerek yarışmayı kazanır.Bana göre yapılandırmacı yaklaşım bu filmde de vurgu yapıldığı gibi öğrenilmiş olan bütün bilgilerin zihinde birbiri ile ilişkilendirilerek işlenmek ve bu bilgilerin hangisinin ne zaman ve nasıl kullanılması gerektiğini bilmektir. Filmde de Josh öğrendiği iki farklı bilgiyi de doğru zamanda doğru şekilde kullanarak şampiyonluğu kazanmıştır.

          Bana göre Josh’ın kazandığı bu başarıların arkasında çocuğunun yeteneğini ilk  fark eden,ona iyi bir insan olmanın en önemli şey olduğunu sürekli hatırlatan, oğluna kurulan baskıları engellemeye çalışan bir karakter olarak karşımıza çıkan Bonnie yani annedir.