29 Nisan 2014 Salı

Kedileri Neden Severiz?

Mutluluk Bir Kedinin Patisinde Saklı

Ahh şu kediler..


Tıpkı kadınlar gibiler.Asiller, gururlular biraz da benciller ama asla nankör değiller.Kendilerini çok beğenirler ve vakitlerinin çoğunu o eşsiz kürklerini temizleyerek geçirirler. Görünüş ve temizlik her şeyden önemlidir onlar için.
Çoğu zaman umursamazlar.Mesela sevilmek istiyorlarsa senin onları sevmek isteyip istememenin bir önemi yok onlar için.Sevilmek mi istiyor? seveceksin işte o kadar. Ayrıca insanlar üzerinde gizil bir güce sahipler. Bu gücün adı 'kedi mırlaması'.. Sizi sizden alır, günün bütün stresini üzerinizden atmanızı sağlar bu ses.
Kedileri sevmek ve onlar tarafından sevilmek büyük bir ayrıcalıktır. 
Ne demiş Mine Urgan:
"Kedilere tutkuyla bağlananlar, öteki insanlardan bambaşka bir soydandır bana kalırsa.Bu soy, gerçekten soylu bir soydur. Belirli bir kültür düzeyi ve duyarlılık şarttır kedileri tutkuyla sevebilmek için. Bu soydan olanlar genellikle kültürlü, ince, sanat meraklısı insanlardır. Kaba saba bir hödüğün kedi sevmesinin yolu yoktur.”


Benim de kedi sevmek için birçok sebebim var..


  • İkna kabiliyetleri çok yüksek. Tek bir bakışlarıyla sizi amuda kalkmaya bile ikna edebilirler.



  • Dertlenirler de belli etmezler. Sıkıntıları neyse kendi içlerinde hallederler o kadar gururlular yani..



  • Gururlular ama yalnız değiller. Onların da bizler gibi yakın dostları var.



  • Yağmuru ve ıslanmayı hiç sevmezler. Yağmurdan kaçarken bile asiller şuna bak!



  • Zaman zaman depresyona girip pencere kenarı moduna geçebilirler.Uzaktan yağmuru izler dertlenirler. Eeee haliyle.. Kedi olmak kolay mı?



  • Her alanda kendilerini ispat etmeyi severler.Özellikle de sanat ve spor. Kedinizi her an maç izlerken ya da fotoğraf makinenizle güzel bir kare yakalamaya çalışırken görebilirsiniz.




  • Çok esnektirler. Balenin kitabını yazmışlardır ama biz bunu okuyamayız tabi. 



  • Uyurken aşırı tatlılar. Sanki 2 dakika öce sizi tırmalayan o değilmiş gibi mırıl mırıl uyur patilerini yediklerim!



  • Adeta birer süper kahramandırlar.Burunları her kokuyu alır ve bu sayede sizi  büyük felaketlerden bile kurtarırlar.



  •  Ne demiştik , kedi olmak kolay değil. Onlar da zaman zaman hastalanır ve hatta burunlarından baloncuk bile çıkartırlar.





  •  Evinizdeki her yer onların. Koltuk, televizyon , çekmece , sandalye, kitabınız , bilgisayarınız.. ve her yer uyumak için en doğru yerdir onlar için.Miskin olmak bir hayvana bu kadar mı yakışır!




Hayat bir kediyi sevince güzel.Eğer o kedi de sizi seviyorsa tadından yenmez zaten. Ayrıca kedilere nankör demeyi bırakalım artık.Siz hiç emeklinin maaşını çalan, yaşlı annesini huzur evine terk eden,savaş çıkaran, dostuna yalan söyleyen ya da ne bileyim padişahın yemeğine zehir katan bir kedi gördünüz mü?Evet görmediniz. Çünkü bu sıfatı taşıyan canlılar ne yazık ki bizleriz.









27 Nisan 2014 Pazar

Ayakkabının Topuğu Kadar Konuş

Kadınlar için vazgeçilmez bir tutku olan  topuklu ayakkabılar,her zaman şıklığın ve zarafetin sembolü olmuştur.Dönemin modasına göre şekillenen topuklu ayakkabılar,hiç bir zaman kadınlar üzerindeki etkisini kaybetmemiştir.






Topuklu ayakkabının yıllardır hep şıklığı simgeleyen bir aksesuar olmasının sebebi insanları sadece uzun boylu göstermesi değil giyebilen kadının duruşuna ve yürüyüşüne bir asalet katmasındandır.

Marilyn Monroe

Audrey Hepburn
Bunu kabul etmeme rağmen  topuklu ayakkabının bendeki  tanımının  çok farklı olduğunu söyleyebilirim.Üstümdeki kıyafetin ve ayakkabının benim için sağlıklı olması ve  rahat hissettirmesi kriterlerim arasında ilk sırada yer alır. Şöyle ki , eğer bana ait bir sözlük olsaydı , topuklu ayakkabıyı "kadınlara uygulanan Çin işkencesinin modern ve göze batmayan hali" olarak tanımlardım.

Topuklunun abartılması durumu

Kadınlara acı vermesine rağmen giymekten vazgeçemedikleri  bu topuklu ayakkabıların tarihini hiç merak ettiniz mi?


Topuklu ayakkabının tarihinin net olmamakla beraber M.Ö'lere dayandığı bilinmektedir.Şimdi şık olmasıyla ön plana çıkan topuklu ayakkabılar,ilk olarak işlevselliğine bağlı olarak üretilmiştir.Kasapların yerlerdeki kanlardan korunmak istemesi ve Moğol atlılarının üzengilerini daha iyi kavramak zorunda olmaları buna örnek gösterilebilir.
Bu da gösteriyor ki , yıllarca kadınlığın sembolü olarak gösterilen topuklu ayakkabılar bir zamanlar erkeklerin de gözdesiydi.Yakın Doğu'da yıllar boyunca at üstündeki askerler tarafından ok atarken kolaylık sağladığından dolayı tercih edilmiş.Şöyle ki, askerler nişan almak ayağa kalktıkları zaman topuklu ayakkabılar, askerlerin üzengi üzerindeki duruşlarını sabitliyordu, böylece hedefi vurmak kolaylaşıyordu. 




Bunun dışında hükümdarlar da topuklu ayakkabıyı tercih ediyorlardı.Yalnızca soylu ailelere mensup kişilerin topuklu ayakkabı giymelerine izin veriyorlardı ve sınıfların belirlenmesi için topuk boylarını belirleyen emirler çıkarıyorlardı.18. yüzyılda erkekler topuklu ayakkabı giymeyi bıraktı. Bu dönemden sonra artık sadece kadınlar zarafet göstergesi olarak topuklu ayakkabılar giymeye başladı.



Araştırmalara göre yüksek topuklu ayakkabıların şıklık amacıyla kullanıldığı tarih 1553 olarak kayıtlara geçmiştir.Bu topuklu ayakkabının yaratıcısı da Leonardo da Vinci'dir.Rivayete göre Floransa'nın önemli ailelerinden olan Medicis'lerin kızı Cetherine ufak tefek bir kızdır.Fakat kızları bir dük ile evlenecek olan Medicis'ler törenin görkemli olmasını isterler.Aile çözüm bulması için birçok kişiye başvurur ve çareyi Leonardo da Vinci bulur.Bu topuklu bir ayakkabıdır ve Cetherine'nin asil görünüşünden etkilenen kadınlar onu taklit etmeye başlarlar. 






İlk topuklu ayakkabılar












24 Nisan 2014 Perşembe

A TALKING PICTURE ( Um Filme Falado)

Adı:Um Filme Falado (a Talking Picture)

Tür: Tarih,Dram
Yönetmen: Manoel de Oliveira
Oyuncular:
Yapım: 2003, Portekiz-Fransa-Italya, 91 dk.
Senaryo: Manoel de Oliveira



FİLMİN ÖZETİ


Portekizli tarih öğretmeni Rosa Maria, sürekli sorular soran küçük kızı Maria Joana’yla birlikte, Hindistan - Bombay’daki kocasıyla buluşmak üzere Lizbon Limanından bir deniz yolculuğuna çıkar. Yol boyunca Marsilya’ya(Fransa), Pompei’ye(İtalya), Atina’ya(Yunanistan), İstanbul’a,(Türkiye) Port Said’e (Mısır)ve Aden’e(Yemen) uğrarlar. Rosa Maria, meraklı kızına uğradıkları yerler hakkında bilgi verir ve Ona Akdeniz ve Batı kültürlerinin tarihleri hakkında bilgi verir.Anne-kız  ayrıca, seyahat süresince yabancılara da rastlar ve Onlarla bilgi alışverişinde bulunurlar. Bu arada, uğranan her limanda, ilgi çekici bir kadın yolcu - Fransız bir işkadını, İtalyan bir eski model ve Yunan bir oyuncu ve öğretmen - gemilerine binerek, dünyanın hali ve kendi hayatları hakkında konuşmaya katılır. Basra Körfezi’ne doğru giderlerken, garip bir tehdit yolculuğu altüst ederek gemiyi ve yolcuların hayatını riske atar.Filmin sonunda Anne ve Kız gemide kalarak ölürler. 



ANLATI ÖZELLİKLERİ

Kocası ile buluşacağı Bombay’a gitmek üzere kızı ile Lizbon’dan gemi yolculuğuna çıkan bir tarih öğretmeninin hikâyesidir. Gemi ile gezerken uğranılan limanlara ve sonrasında da gemideki zamana odaklanan ama tüm film boyunca uygarlığın tanımı, uygarlığın oluşumu, tarih ve tarih bilinci, öğrenme açlığı, kadın-erkek ilişkileri ve kadının konumu ve uygarlığın sonuna odaklanan bu filmde karakterler soruyor, anlatıyor, sorguluyor, tartışıyor ve tanık oluyorlar.
Filmin kadrosu sağlam olmasına rağmen oyunculuk çok öne çıkmıyor.Ancak bu oyunculardan değil,filmin böyle bir amacının olmamasından kaynaklanıyor.Filmin belgesel niteliğini andıran bir tarzda çekilmiş olması da İtalyan yeni gerçekçiliğinin izlerini taşıdığını gösteriyor.
Filmde bulunan dört karakter (Malkovich, Deneuve, Papas ve Sandrelli )  kaptanın yemek masasında geçen ve zaman zaman doğaçlama havası veren diyaloglar ile bir belgesel görüntüsü içindeymiş  gibi oturuyor ve konuşuyorlar.Böyle samimi bir ortamda kendilerini ortaya döküyorlar, geçmişlerini, mutluluklarını, acılarını, kırgınlıklarını ve özlemlerini paylaşıyorlar.Filmde ayrıca dramatik bir olay örgüsü de bulunmuyor.Filmin geneli geminin içinde yolcularla bilgi alışverişinde bulunularak ya da durulan limanlarda tarihi yerlerin gezilerek  Maria Jonaya (İzleyiciye) o kültürlerle ilgili bilgi aktarımıyla geçiyor.



Filmin yarısından daha fazla süren bir zaman dilimi boyunca Lizbon-Marsilya-Napoli-Atina-İstanbul-Port Said-Aden rotası üzerinde küçük kız soruyor ;annesi efsaneler, hikâyeler, mitoloji ve gerçekler üzerinden anlatıyor.Hikayeler Pompei, Akropolis, Ayasofya, piramitler gibi anıtlar, eserler, bölgeler sıklıkla soru cevap ile zaman zaman araya giren yerel insanların da katkısı ile zenginleşiyor.
Ayrıca yolcuların birbirleriyle yaptıkları bilgi alışverişleri dört farklı dilde Uluslar, uygarlıklar ve insanlar arasındaki ilişkiler üzerine konuşan dört kişi arasında geçiyor.Film beklenmedik finali ile şaşırtıyor. Oldukça basit çekilmiş gibi görünen bu final son karede Malkovich’in dehşet içinde donan yüzü ve jenerik akarken devam eden ses bandı ile uygarlığın sonu üzerinde düşünmeye sevk ediyor.Talking a Picture (Konuşmalı bir film) insanın iç dünyasına yoğunlaşmanın yapıldığı, görsel olarak daha durağan bir anlatımın olduğu bir filmdir.

MİZANSEN ÖZELLİKLERİ


  • Film bir kartpostal görüntüsü niteliğinde gezilen uygarlıkların tarihi dokularını, belgesel filmleri andırır bir kadraj tercih ederek seyirciye aktarmıştır.Yani anne kız konuşurken , o yerin tarihi dokularını gösteren yapılar da mizansen içinde yer almıştır.(Örn:Mısır Piramidi)

  • Film Uygarlıkların çelişkilerini Ayasofyada olduğu gibi yerdeki haç işareti, Meryem-İsa ve Arapça yazıların aynı kadraj içerisinde mizansende yer almasıyla  izleyiciye aktarıyor.


  • Son karede Malkovich’in dehşet içinde donan yüzü ve jenerik akarken devam eden ses bandı ile  film uygarlığın sonu üzerinde düşünmeye sevk ediyor.
  • Yönetmenin çok az hareketli bir alıcıya uzun planlara dayanan ve sözün önemini öne çıkararak anlatıma derinlik ve yoğunluk kazandıran ve estetiği önemseyen bir filmidir.




22 Nisan 2014 Salı

GEREKEN EVRAKLAR ve BELGELER

Erasmus'a gitmeye hak mı kazandınız? Bence ilk yapmanız gereken bunu ailenizle,yakın çevrenizle ya da tek başınıza kutlamak ve gereken enerjiyi toplamak olmalı. Çünkü erasmus işlemlerinizi halletmek için zorlu ve yorucu bir süreçten geçeceksiniz şimdiden söyleyeyim.Bu yüzden mental olarak kendinizi bu zorlu sürece hazırlamalı, hedefinize odaklanmalı, gereken araştırmaları doğru bir şekilde ve zamanında yapmalısınız. Ayrıca süreci çok iyi takip etmeli ve koordinatörünüzle sürekli iletişim halinde olmalısınız. Kimse size gelip yapmanız gerekenleri anlatmaz.Bu yüzden her şeyin kendi sorumluluğunuzda olduğunu bilmeli ve son teslim gününe kalmadan evraklarınızı hazırlamalı ve istenilen şekilde teslim etmelisiniz.


Unutmayın , içinde bulunacağınız süreç her ne kadar zorlayıcı olsa da gerekli bütün prosedürleri yerine getirip vizenizi elinize aldıktan  sonra yaşayacağınız o içsel huzur, yorgun geçen günlerinizin geride kalmasını sağlayacaktır.

Not : Ne zaman tükenmiş hissederseniz gözünüzü kapatın , bütün işlemleri bittirdiğinizi ve yurt dışındaki okulunuza gitmek için uçakta olduğunuzu hayal edin.Bu size hedefinizi hatırlatacaktır, şahsen ben bu yöntemi fazlasıyla kullandım. İşe yaradığını söyleyebilirim. :)


ERASMUS'A GİTMEYE HAK KAZANDIKTAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER

Öğrencisi olduğum Mersin Üniversitesi'nde, her yıl erasmus programıyla yurt dışına gitmeye hak kazanan  öğrencileri bilgilendirmeye yönelik bir ORYANTASYON programı düzenlenir.Ayrıca Erasmus tecrübesi olan öğrencilerin,bizim sorularımızı yanıtlamalarına ve kendi deneyimlerinden bahsetmelerine yönelik etkinlikler düzenlenir.Bundan dolayı,bir çok bilgiyi daha sürecin başındayken bire bir öğrenme imkanım olmuştu.Ben de bu süreçte bize verilen bilgileri, faydası olması adına sizlerle paylaşmak istiyorum
1.aşama:Seçildikten sonra ilk yapılması gerekenler
  • Gitmek istediğiniz kuruma Erasmus başvurusunun nasıl yapıldığını ve hangi belgelerin istendiğini öğrenmelisiniz.
  • Gideceğiniz kurumdaki erasmus yetkilisinin iletişim bilgilerini edinmelisiniz.
  • Gideceğiniz kurumun bilgilendirme klavuzunu okumalısınız ve web sayfasından erasmusla ilgili olan bölümü dikkatlice incelemelisiniz.
  • Bölümünüze ait ders programını inceleyerek , bölüm koordinatörünüzle birlikte size uygun dönemdeki dersleri seçtiğinize emin olmalısınız.
  • Seçtiğiniz derslerin toplam kredisinin  30 ECTS olduğundan emin olmalısınız.
  • Erasmus yoğun dil kursu programına katılıp katılmayacağınıza karar vermelisiniz.
2.aşama:Gitmeden önce yapılması gerekenler
  • Gideceğiniz kurumdan "Kabul Mektubu" geldiğinden emin olmalısınız.
  • Gideceğiniz kurumdan imzalı "Learning Agreement"  geldiğinden emin olmalısınız.
  • Gideceğiniz şehirde kalacak yerinizi belirlediğinizden emin olmalısınız.
  • Harçsız Pasaport çıkartmak için gerekli işlemleri yapmalısınız.
  • Vize işlemleri için gerekli belgeleri hazırlamalısınız.
  •  Konsolosluğa verilmek üzere "İlgili Makama... " yazısını  aldığınızdan emin olmalısınız.
  • Seyehat sağlık sigortası yaptırmalısınız.
  • Ziraat bankasından adınıza "Euro " hesabı açtırmalı ve IBAN numarasını erasmus ofisine bildirmelisiniz.
  • Erasmus ofisine giderek "Hibe Sözleşmesini" imzalayıp Erasmus ofisine teslim etmelisiniz.

3. aşama : Gidince ve döndükten sonra yapılması gerekenler
  • LA belgenizde değişiklik olursa , değişiklik sayfasında gerekli düzeltmeleri yapıp bölüm koordinatörünüze imzalattıktan sonra son halini imzalı olarak tekrar Erasmus ofisine teslim etmeli/göndermelisiniz.
  • Eğitimi tamamlayıp döndükten sonra orada bulunduğunuz tarihleri gösteren "Katılım Belgesi"ni imzalı  olarak Erasmus ofisine teslim etmelisiniz.
  • Karşı kurumdan aldığınız ve eğitim sonunda başarısız olduğunuz derslerle ilgili olarak "Ders Takip Formu"nu dersin öğretim elemanına , ders kalma gerekçenizi belirtip imzalatarak Erasmus Ofisine teslim etmelisiniz.
  • Orada aldığınız notları gösteren "Transkript Belgesi"ni Erasmus Ofisine teslim etmelisiniz.

Bu süreçteki anahtar kelimeniz sabır olsun. :)