19 Mayıs 2014 Pazartesi

Bu Gün 19 Mayıs!



Okullarda Atatürk'ün karga kovalaması ve iki katlı pembe bir evde doğması konusunda iyi eğitilerek büyüdük.O'nu hep tarihe mâl olmuş özellikleriyle , askeri dehası ve devlet adamlığıyla tanıdık.

Ulu önder insanları selamlarken


Tarihe mal olmuş özellikleri dışında o halk dostu, sanata ve sanatçıya değer veren , işçiyi dinleyen , kadınlara büyük bir saygı duyan, öğretmenlerini ve gençlerini koruyan, hayvanları ve doğayı seven bir liderdi.Özellikle son yıllarda bunu daha çok anlıyorum.Öyle ki 2 tane şarkı söyleyen insana sanatçı denilen içinde bulunduğumuz şu yıllarda ,lider(!) olarak ifade edilen insanların ülkemizi ne denli uçurumlara sürüklediği ortada. 

Mustafa Kemal Atatürk, vatandaşın derdini dinliyor..



Her şeye rağmen ülkemiz adına üzücü şeyler yaşadığımız bu günlerde bile,umutsuzluğa düşmemi engelleyen bir sebebim var.O da ,döneminin içerisinden 21. yüzyıla geçebilen, en büyük düşmanlarında bile büyük bir saygı uyandırabilen , yılın değil asrın lideri olmayı başarabilmiş,eşi olmayan bir devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ü örnek alarak yaşamanın vermiş olduğu umuttur..

Cumhurbaşkanı Atatürk, Adana İsmet Paşa Kız Enstitüsünde el sanatı çalışmalarını izlerken (19 Kasım 1937)

Ulu önder Ankara'da açılan bir sergide heykel seyrederken (1934)

25 Ağustos 1928 Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, yeni Türk harfleri konusunda verilen konferansı dinlerken

Bu umut ve mutluluğumu , ilerleyen yıllarda yetiştireceğim öğrencilerimle paylaşacağım için kendimi çok şanslı hissediyorum. 

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun!

9 Mayıs 2014 Cuma

Gent Gezi Notlarım-"Orda Bir Gent Var Uzakta"



Gent, Belçika’nın Flaman bölgesindeki Doğu Flandre ilinin merkezinde yer alan en gözde şehirlerden biri.Her tarafından görülen ve UNESCO Dünya Mirası Listesine giren kuleleri  ,Orta çağdan kalma tarihi binaları ve farklı mimarisi ile adeta bir rüya şehir .



Bu şehri gezmek için Belçika’da en çok tercih edilen ulaşım aracı olan treni kullandım.İneceğim yer St-pieters istasyonuydu.




Şehre geldiğimde hava düşündüğümden daha ılıktı.Ben de bu fırsatı değerlendirip, turist bürosunun bulunduğu Sint.Veerleplein’e yürüyerek gitmeye karar verdim.Doğayla iç içe, yeşilin hakim olduğu Citadel Park yoluma çıkan ilk güzel duraktı.
Gayet bakımlı görünen parkın içinden geçtikten sonra eski bir balık pazarı olan ve içinde turist bürosunun da bulunduğu Sint.Veerleplein’e vardım.Şehri gezmeye başlamadan önce buraya gelip kataloglardan almanız faydalı olacaktır.Bir çok alternatifi olan bu kataloglardan yararlanıp kendi rotanızı kısa bir sürede çizebilirsiniz.Ben de böyle yaptım ve bir liste hazırladım.

Kaybolmak imkansız.Her yerde size yolunuzu gösteren haritalar mevcut.

Citadel Park-Yeşilin verdiği huzur..
Şehrin içinde ulaşımı sağlamak için bir çok seçenek  mevcut.Kanal turları , tramvay,bisiklet ve otobüs seçenekleriniz arasında.Fakat ben yürüyerek başladığım bu yolculuğa , yürüyerek devam etmeye karar verdim.Elimdeki listeye ve haritaya bakarak Kont Kalesi (Castle of the Counts) önüne geldim.Şehrin merkezinde yer alan bu kale 12. Yüzyılda inşa edilmiş .İsminden de anlaşılacağı gibi bu kale 14. Yüzyıla kadar Kontların ikametgahı olarak kullanılmış. Daha sonra kullanım amacı değişmiş ve hapishane olmuş.



Yıllaaaaar yıllar önce kaybettiğim büyük babam. Meğer Kont Kalesi'nde beni bekliyormuş. :)
Hem Gent’in manzarasının tadını  çıkarmak hem de biraz dinlenmek için  Gent Lys Nehri kenarına gittim.St. Michael köprüsünün altında bulunan bu küçük liman  Graslei ve Korenlei caddelerini ayırıyor.Benim gibi bir çok insan bu manzaradan etkilenmiş gözüküyor.Kimileri grup halinde sohbet ediyor kimileri bir şeyler atıştırıyor kimileri ise sevimli köpeğini gezdiriyor.



Çek beni dedi ben de çektim, dillerinden anlarım. nasıl da poz vermiş..

Biraz dinlendikten sonra , Jan Breydelstraat isimli sokağa doğru yürüdüm.Burada çok sayıda ve rengarenk mağazalar var.Mağaza sahiplerinin vitrinlerine ne denli önem verdikleri ortada.Her vitrin adete birer müze gibi itinayla süslenmiş.

Bu fotoğrafa her baktığımda aklıma şu animasyon filmi geliyor :http://www.youtube.com/watch?v=Y0InMPkAHtE



Son olarak Gent’in meşhur kulelerinin bulunduğu yere geliyorum. St. Nicholas Kilisesi, Belfry ve St. Bavo's Katedrali. Heybetli görüntüsüyle sizi kendine hayran bırakan bu kuleler birbirlerine birkaç adım mesafede bulunuyor.Bakımda ve tadilatta olduğu için kiliseleri gezemedim teselli olarak  Belfry kulesine girdim.Kule 1999 yılında UNESCO Dünya Kültürleri Listesine girmeyi başarmış.Devasa çanlarıyla ünlü olan bu kulenin şehir için anlamı çok büyük. Devasa çanlarıyla kule uzun yıllar çevreyi gözetlemek için kullanılmış. Özellikle o dönemlerde yangın en büyük tehditlerden birisi olduğu için kule önemli bir işlev görüyormuş. Yangın dışında evlilik, ölüm, saldırılar gibi aklınıza ne gelirse çanlar vasıtasıyla halkın dikkati çekilirmiş. Kulenin en tepesinde bulunan ejderha ise şehrin sembolü ve şehrin koruyucu simgesi konumunda.

Deanery's Targaryen kadar olmasa da ben de severim ejderhaları :)

Çanlar kimin için çalıyor?


Listemdeki en son yeri de gezdikten sonra iyice yorulduğumu ve acıktığımı fark ettim.Gent'te yemek için çok fazla seçenek yok.Patates kızartması, waffle,çikolata ve içecek olarak biraları meşhur. Ben de bu güzel lezzetlerin tadına bakmak için gözüme ilk kestirdiğim cafeye girmeye karar verdim.Aynı zamanda  birkaç hediyelik eşya dükkanına girdim.Fiyatlar biraz yüksekti ve gezi boyunca çok az yerde kentle ilgili hediyelik eşyaların satıldığını gördüm.Birkaç hediyelik aldıktan sonra güzel bir cafede oturdum.Günün yorgunluğunu üstümden atmam gerekiyordu. Hava kararmıştı ve istasyona geri dönmek için fazlasıyla yürümem gerekecekti.

her gittiğim yerden ufak bir hatıra alırım.