24 Mart 2015 Salı

SANAT EĞİTİMİNDE YARATICILIK


Sanayi devrimiyle beraber gelen teknolojideki yenilikler, dünyadaki büyük değişimler ve bunlardan kaynaklanan problemler, eğitim sisteminin en önemli düşüncelerinden biri olan yaratıcılık üzerinde durulmasını gerekli hale getirmiştir (Artut, 2004) s.154. Yaratıcılık nedir? Her insan yaratıcı mıdır? Yaratıcılığın zekâ ile ilgisi var mıdır?  Gibi sorular bugüne kadar hep sorulmuştur. Yaratıcılığın doğuştan gelen bir özellik olduğu söylense de yeni çalışmalarda uygun bir ortamın sağlanmasıyla her bireyin sahip olduğu yaratıcılık becerisinin geliştirilebileceği veya ortaya çıkarılabileceği düşüncesi artık ağır basmaktadır (Yılmaz, 2005) s.19.
Yaratıcılık kavramı yalnızca güzel sanatları kapsamaz; günlük yaşamın tüm alanlarıyla ilişkilidir. Ancak bu raporda yaratıcılığın geliştirilmesinde çok önemli rol oynayan görsel sanatlar (resim-iş) dersi üzerinde durulmaktadır.

YARATICILIK VE EĞİTİM

*Yaratıcılık nedir?*Yaratıcılık ve zekâ arasında bir ilişki var mıdır?*Her insan yaratıcı mıdır?

Bilim, sanat, eğitim çevrelerinin yaratıcılığa yaklaşımları farklıdır. Sanatçılar için yaratıcılık estetik ögeler içeren özgün bir bütünlük yaratmak anlamındadır. Ruhbilimcilere göre yaratıcılık bilinçaltının dışavurumudur. Eğitimcilerin yaratıcılığa yaklaşımı ise, araştırıcı, özgün düşünen, soru soran, uygucu (non-conformist) olmayan insan yetiştirme yönündedir (Kırışoğlu, 2002) s. 167-168.Bu güne kadar yaratıcılıkla ilgili birçok tanım yapılmıştır. Örneğin: Özden’e göre yaratıcılık, akıcı düşünme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle yaratıcılık, gündelik yaşamdan bilimsel çalışmalara kadar uzanan ve insanın hayatının her evresinde ortaya çıkan bir yeti, tutum ve davranış biçimidir (Özden, Öğrenme ve Öğretme, 2000)s.122.Özden’in aktarımıyla; Torrance yaratıcılığı şöyle tanımlar: “Sorunlara, aksaklıklara, bilgi eksikliklerine, kayıp öğelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı olmak, güçlüğü tanımlamak, güçlüğe çözüm aramak ve kestirimde bulunmak.” (Özden, Eğitimde Dönüşüm, 1998),s.45.Yapılan tanımlarda yaratıcılık için hayal gücü ve merak duygusunun yanı sıra, özgün, başka ve farklı olmanın gerekliliğinden de bahsedilmiştir. Bunun dışında üstün zekâ ile yaratıcılık arasında bir paralellik olduğuna ilişkin görüşler de mevcuttur. Özden, bu düşüncenin hem yanlış hem de doğru olabileceğini belirtmiştir. Çünkü araştırmalar doğrultusunda üstün yetenek ile yaratıcılık arasında bir eşik noktası olduğu ortaya konmaktadır. Yani belli bir zekâ seviyesine kadar (120 IQ ) daha zeki olan çocuklar daha yaratıcı olurken, o zekâ düzeyi aşıldığında zekâ ile yaratıcılık arasındaki ilişki sıfır noktasına kadar düşebilmektedir  (Özden, Öğrenme ve Öğretme, 2000)s 122.
Tıpkı yetenek ve zekâ gibi yaratıcılık da yöneldiği alanlar ve yoğunluk bakımından kişiden kişiye farklılık gösterir. Kişilerin yaratıcı davranışlarında farklılıkların görülmesi kalıtıma, kültür ortamına, eğitim ve öğretime bağlıdır. Hiçbir zaman kesin bir dille kimi insanlar yaratıcıdır, kimileri değildir denemez. Her insan bulduğu olanaklar doğrultusunda az ya da çok yaratıcı davranış sergileyebilir (Kırışoğlu, 2002) s 167.Sungur’a göre eğitim düzeyi arttıkça yaratıcılık düzeyi de artmaktadır. Fakat ileriki yıllarda ilköğretim ve lise sırasında alınan formal eğitim, bireyin sahip olduğu yaratıcılık çizgisini düşürebilir. O’na göre fazla eğitilmiş insanlar bu süreç boyunca yanılma ve başarısızlığın tehlikelerini öğrenirler. Bu yüzden fazla eğitilmiş insanlar daha az yaratıcı olurlar (Sungur, 1997) ,s.181-182.Eğitim programlarını ele aldığımızda özellikle matematik ve fen gibi belli alanlara vurgu yapan programlarda en büyük ölçüt zekâ ve bilgi düzeyi olarak görüldüğü için yaratıcı öğrenciler ihmal edilebilmektedir. Ayrıca sınıf içerisinde öğretmenlerin genellikle uyumlu, itaatkâr, düzenli öğrencileri seçtiği görülmektedir. Sayılan bu özellikler bazen yaratıcılıkla çatıştığından yaratıcı öğrenciler dışlanmakta ve haliyle çocukların sahip olduğu yaratıcılık yıllar içinde körelmektedir (Özden, Öğrenme ve Öğretme, 2000)s.123

SANAT EĞİTİMİ VE PROGRAMDAKİ YERİ

*Sanat Eğitimi nedir?*Görsel Sanatlar eğitimi nedir?*Öğrenme alanları nelerdir?*Neden gereklidir?

Sanat eğitimi kavramı dar anlamda yaratıcı sanatsal alanlara ilişkin olarak verilen eğitimleri kapsar. Görsel sanatlar eğitimi ise, Sanat eğitiminin kapsamında olan işitsel ve sözel (müzik, şiir, vb.) sanat türlerini kapsamı dışında bırakarak resim, heykel, mimarlık, seramik vb. örnekleri içine alan geniş bir kapsamı içerir. Dar anlamda ise okullarda verilen resim-iş derslerini tanımlar (Yılmaz, 2005) s17.Okullarda genel eğitimin bir parçası olan resim-iş derslerinin kendine özgü yöntem ve teknikleri vardır. Bu ders ile öğrenciler düşünsel, bilişsel, duyuşsal ve bedensel etkinlikler içinde bulunarak kendilerini ifade ederler. Resim iş dersleri bireyin kendini ifade etmesinde kullandığı en önemli araçtır ve boş zamanları değerlendirmek için kullanılan bir süs olarak görülmemelidir. Özellikle çocukların dış etkenlere en açık olduğu okul öncesi ve ilköğretim döneminde resim-iş derslerinde yapılan etkinlikler çok önemlidir. Bu etkinliklerle çocukların içinde bulunduğu ortamı çizdiği resimlerle tanıması ve kendini çevresine kanıtlaması sağlanır. Ayrıca genel eğitimin amaçlarında olan doğa ile insan arasındaki uyumun sağlanması, ruh sağlığı açısından düzgün bireylerin topluma kazandırılması da sanatın çocuğa verdiği rahatlatıcı etkiyle ile sağlanabilir (Artut, 2004) s.187.

Görsel sanatlar dersi öğretim programında; kazanımlar, etkinlikler, öğretme-öğrenme süreci, ölçme ve değerlendirme olmak üzere 4 başlık altında yer almaktadır. Öğretim sürecinde öğrencilerin edinecekleri bilgi, beceri ve alışkanlıkları kapsayan kazanımlar, öğrenci düzeyine uygun bir biçimde üç öğrenme alanına serpiştirilerek programda tablolaştırılmıştır.Bu öğrenme alanları Görsel sanatlarda biçimlendirme, Görsel sanat kültürü, Müze bilinci öğrenme alanlarını kapsamaktadır. Programdaki etkinlikler birer öneri niteliğinde öğrencilerin derse aktif bir şekilde katılımlarını sağlayacak şekilde öğrenme alanlarıyla ilişkilendirilerek sunulmuştur. Öğretme-öğrenme sürecinde öğrencinin birikimi, gelişim basamakları ve bireysel farklılıkları dikkate alınarak kurulmuştur. Öğretme öğrenme sürecinde öğrencilerin, etkin bir şekilde derse katılarak  sorunları bireysel ya da grup olarak sorgulaması, yorumlaması ve yaratıcı çözümler üretmesi bağlamında sınıf içi ve sınıf dışı uygulamalara yer verilmektedir (Türkkan, 2008, 10-11).

Sınıf içi ve sınıf dışı etkinliklerde öğrencilerin ilgisinin çekilmesi ve güdülenmesi önemlidir. Programda öğrencilere estetik bilincin kazandırılması, algı birikimi, el-göz ve zihin birlikteliğinin sağlanması amacıyla çeşitli yöntem ve teknikleri bilinçli bir rehberlikle uygulatılması amaçlanmıştır. Ayrıca, programda geçmişten günümüze meydana gelmiş sanat eserlerini inceleme, anlama, görsel olarak okuma ve onlardan haz alma birikiminin kazandırılmasına yer verilmiştir. Programda ölçme ve değerlendirme sürecinde kullanılmak üzere çok çeşitli araçlar önerilmektedir. Bunlar; öz değerlendirme, grup değerlendirme, öğrenci ürün dosyası, performans ve proje ödevleri, görüşme, gözlem, kontrol listeleri, derecelendirme ölçekleri ve dereceli puanlama anahtarlarıdır  (MEB,2006). 

GÖRSEL SANATLAR EĞİTİMİNDE KULLANILAN YARATICI TEKNİKLER

Görsel sanatlar eğitiminin Resim-İş eğitimi kısmına kullanılan ve programda yer alan yaratıcı etkinliklerin 3 başlık altında yapılandığını görürüz. Bunlar; çizgisel ve renkli çalışmaları içine alan iki boyutlu çalışmalar, heykel, tasarım gibi alanları içine alan üç boyutlu çalışmalar ve son olarak eser incelemeleridir.

Bu tekniklerin öğretmen tarafında yeterli ve doğru bir şekilde etkinliklere uyarlanarak kullanılması gerekmektedir. Programda da etkinliklerin öğrenci merkezli olması gerektiği ve öğrencilerin süreçte tam katılımlarının sağlanmasının üstünde durulmuştur. Öğrencilerin birbiriyle ve öğretmeniyle sürekli iletişim halinde olup uygulamalara aktif katılımının sağlanması programın sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için çok önemlidir. Programdaki bir diğer unsur da kazanımlardır. Görsel sanat eğitiminin kazanımları programda öğrencinin gelişim seviyelerine ve öğrenme alanı özelliklerine göre 1. Sınıftan 5. Sınıfa kadar sırasıyla verilmiştir. Kazanımlara verilen sıra numaraları, bir önem ve öncelik sırası göstermemekte; yani birinci kazanımın, onuncu kazanımdan daha önemli ve öncelikli bir kazanım olduğu anlamına gelmemektedir(MEB,2006)

 MÜZE BİLİNCİ

Sanat Eğitiminde önemli bir yeri olan müze eğitimi, programda da üzerinde durulan bir öğrenme alanıdır. Müzeler, kitapların ve derslerin açıkça ortaya koyamadığı nesneler arasındaki bağlantıları öğrencilere gösterir. Bu sayede öğrenciler gözlem ve izleme yoluyla mantıki süreklilik ve karşılaştırma yollarını öğrenir. Müze eğitiminin en temel amacı bireylerin kültürel düzeylerinin gelişimi, estetiksel-görsel duyarlılıkların kazandırılması ve ifade yetilerinin geliştirilmesidir. Günümüzde müzeler birer eğitim ortamı olarak kullanılmaktadır. Birçok dünya ülkesi “yaşayan müze” sloganından yola çıkarak birer eğitim kurumu gibi çalışmaktadır. Hemen hemen her müzede eğitim bölümü bulunmakta ve okullarla işbirlik içinde etkinlikler yapılmaktadır. Müzelerin birer eğitim ortamı olarak kullanılması için öğretmenin dikkat etmesi gereken noktalar vardır. Müzeyi ziyaret etmeden önce öğretmenin ilk olarak müzelerle ilgili basit bilgileri öğrencilere aktarması gerekir. Daha sonra öğrencinin ilgisini çekecek sergilerin yapıldığı müzeleri bulması, müzede yapılacak çalışmaları okulla ilişkilendirmesi ve müze kurallarıyla ilgili öğrencileri uyarması gerekmektedir. Ayrıca müze ziyareti sırasında esnek olması, anlamlı sorular sorması ve müze ile gerçek hayat arasında bir ilişki kurması gerekmektedir (Artut, 2004) s 95-99.


Resim eğitimi ne bireyleri tek tek yaratıcı yapmaya çalışır ne de bireylerin güzel resim yapması yoluyla onları ileride ressam yapmaya çalışır. Bu eğitim çocukların yaratıcılık gücünü geliştirmeyi ve karşılaştıkları sorunlara yeni bir bakış açısıyla yaklaşmalarını amaçlar. Sanat eğitimiyle yaratıcı, kendine güvenebilen, kendini ifade edebilen, duyarlılığa sahip, estetik beğeni düzeyi yüksek bireyler yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu amaca ulaşıldığı zaman aynı niteliklere sahip uygar bir toplum da yaratılmış olacaktır. Okullarda verilen sanat eğitimi derslerinde öğrencilerin kendilerini rahatça ifade edebilecekleri ortamlar sağlanmalı, gördüğünü aynen resmeden değil, düşündüğünü resmeden bir resim eğitimi anlayışı geliştirilmelidir. Unutulmamalıdır ki sanat eğitimi her bireyin  alması gereken eğitimlerden biridir.Yaratıcılın geliştirilmesinde ise sanat eğitiminin yeri yadsınamaz bir gerçektir. (Dikici, 2001)

   Kaynakça

  1. Artut, K. (2004). Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri. Ankara: Anı.
  2. MEB(Milli Eğitim Bakanlığı) (2006). İlköğretim 1-8. Sınıf Görsel Sanatlar Eğitimi Ders Programı. Ankara: Talim ve Terbiye Kurulu.
  3. Dikici, A. (2001). Sanat Eğitiminde Yaratıcılık. Eğitim-Sanat-Kültür, 54-60.
  4. Kırışoğlu, O. T. (2002). Sanatta Eğitim. Ankara: Pegem.
  5. Özden, Y. (1998). Eğitimde Dönüşüm. Yeni Değer ve Oluşumlar, 45.
  6. Özden, Y. (2000). Öğrenme ve Öğretme. Ankara: Pegem.
  7. Sungur, N. (1997). Yaratıcı Düşünce. İstanbul: Evrim Yayınevi.
  8. Türkkan, Burçin. (2008). İlköğretim Görsel Sanatlar Dersi Bağlamında Görsel Kültür     Çalışmaları: Bir Eylem Araştırması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
  9. Yılmaz, M. (2005). Görsel Sanatlar Eğitiminde Uygulamalar. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.